PAZARTESİ
MUŞTUSU
Mekke’de
bir gece; Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi. Mekke karanlık, Mekke sessiz… Mekke’de
bir sokak; gecenin karanlığında Leyl adında bir sokak. Kâinatın nuruyla
aydınlanmayı bekleyen bir sokak… Mekke’de bir ev; Abdullah’ın yasıyla hüzne
bürünmüş bir ev. Âmine’nin âlemlerin Efendisine gebe olduğu bir ev.
Âlemlerin
rahmete gebe olduğu bir gece; bir nur doğuyor Âmine’nin evine. Öyle bir nur ki
bu doğan, semâlar bu geceye dek görmedi böyle bir aydınlık. O an yeryüzünde ne
kadar yetim varsa baba şefkatini hissediyor yüreğinde. Ne kadar öksüz varsa
hepsinin başını okşuyor bir anne eli; çünkü Âlemlere rahmet geliyor, merhamet
Peygamberi geliyor. Yeryüzü şerefleniyor, kâinat “Ahmet” diyor. Görünen ve görünmeyen
tüm mahlukât O’nun gelişini selâmlıyor.
Bakın,
Allah Rasûlü geliyor. Maşrık ile mağribin (doğu ile batının) arasını bir nur
kaplıyor. Âmine’nin yüzünde bir tebessüm, melekler mütebessim… Attığı her
adımda “Allah!” diyecek Nur Nebi’yi karşılıyor âlemler. Mucizeler yalnız
Âmine’nin eviyle sınırlı kalmıyor. Efendimiz kâinatı şereflendirirken Mekke’de
putlar devriliyor, ateşperestlerin ateşi sönüyor o gece. Âmine bir başka
seviniyor, Abdulmuttalip bir başka seviniyor. Yer gök “Muhammed” diyor ve İki
Cihan Güneşi’nin adını “Muhammed” koyuyor Allah. Açıyor Muhammed gözlerini
dünyaya. Açıyor o mübarek gözlerini ve bakıyor Âmine’nin gözlerine. Eli öpülesi
annesi okşuyor Abdullah’ın yadigarının mübarek başını.
Hz.
İbrahim’in Salih oğlu doğuyor, İsa’nın havarilerine gelişini müjdelediği Salih
kardeş geliyor. Yusuf’un güzelliğini yüzünde taşıdığı “Ahmed” geliyor. Musa’nın
konuştuğu Rabbinin gözbebeği geliyor, Habibullah geliyor..!
Gelmiş
geçmiş tüm varlıklar artık Seni konuşacak ey Nebi. Mü’minler Senin doğuşunu
anacak her sene Rebiülevvel'in 12. gecesinde. Sen geldin diye dünyaya, oruçlu geçirecek her
pazartesiyi Seni sevenler. Belki Sen
gelirsin diye rüyalarına, hep Seni görmek için uyuyacaklar. Ashabın Sana
dünyada nasıl kavuştuysa tüm sevdalıların da ahirette öyle kavuşmak için uyanacaklar
Mahşer Günü’ne. Güller, Sen doğdun diye açacak artık, Seni sevenlerin
gözyaşlarıyla ıslanacak yaprakları. Mekke bir başka kokacak, Medine bir başka…
Mekke sokakları insanların en kıymetlisini ağırlayacak bundan sonra. Bastığın
her toprak misk kokacak. Bastığın yollara toz olmak isteyen Mü’minler olacak.
Seni görenler olacak, Seni sevenler olacak, Seni görmeden sevenler olacak;
kardeşlerin olacak. Sen ümmetin için ağlayacaksın, ümmetin Senin için
ağlayacak, Senin aşkına ağlayacak. İki denizin birbirine kavuşması gibi Sana
kavuşmayı bekleyen ümmetin olacak.
Yâ Nebi!
Ömer’in olacak, Ali’n olacak, Ebu Bekir’in olacak, Osman’ın olacak. Attığın her
adımda Seni koruyacak, Senin yanında olacak yiğitlerin olacak.
Fatıma’n
olacak Efendim… Sana en çok benzeyen kızın, kıymetlin, annen Fatıma’n olacak.
Cennet
çiçeklerin olacak. Hasan’ın, Hüseyin’in olacak. “Ben dedemin torunuyum!” diye diye şehadete yürüyen mübarek torunların olacak.
Senin
kılına zarar gelmesin diye, Sana doğrulan her kem bakışın önüne atlayacak
ashabın olacak. Onlar merhameti de Senden öğrenecekler, sevmeyi de ağlamayı da…
Rabiatü’l
Adeviyye gibi Sana sevdalı, gençliğini Senin yolunda harcayan, uykusuz
gecelerinde Sen gel diye ağlayan nice kardeşlerin olacak.
Adını bildiğimiz
ve bilemediğimiz nice sevdalıların olacak ya Rasûlallah. Senin kutlu doğumunu
sanki daha bugün doğmuşsun gibi aynı aşkla, aynı heyecanla anlatan nice
kalemler olacak. Sen gönüllerine her gün yeniden doğasın diye o gönüllere
Senden başkasını kabul etmeyen nice âşıklar olacak.
Hoş
geldin Efendim, En Güzel Doğan Güneş hoş geldin. Dünyanın Muhammed’i, Ahiretin
Ahmed’i Peygamberlerin Serveri, İnsanların En Güzeli; Hoş Geldin…
-sâlât
ve selâm Allah’ın Rasûlüne olsun-
Özge Özkan