18 Eylül 2015

kardeşlik türküsü


bu cümleleri ilk yazan ben değilimdir, son da olmam muhtemelen. çünkü hergün aynı acıyla, aynı sorunla bir kez daha karşılaşıyoruz. üstelik çözüm yolları aramaya bile başlamadan. hergün en az 1 insan kardeşi ona kucak açmadığı için el kapılarında can veriyor. siz ister filistinli, ister suriyeli ister kaçak göçmen deyin; ben onlara kısaca "kardeşim" diyorum. yurtlarından neden çıkmak zorunda kaldıklarını dahi bilmeden çıkan, çıkartılan, kaçan kardeşlerim. belki de, Kur'an-ı Kerim'de "mü"minler ancak kardeştirler" buyurduğu için Yüce Allah buna güvenerek, bize güvenerek  çıkıyorlar yurtlarından. peki biz ne yapıyoruz? elimizin tersiyle itiyoruz başka yollara, kabul eden olursa da "ne gerek vardı" diyoruz. doğru ya kendi milletimiz, kendi insanımız dururken elin suriyelisine yardım etmek de neyin nesi. oysa bilsek bizim insanımızdan en kötü hâlde olan, onların en iyi hâlde olanından belki daha iyi durumda. neyse, ben siyasetten pek bir şey anlamam. iyi ki de anlamam. ben insanlıktan belki biraz da sevgiden anlarım. çünkü ben barış manço dinleyerek büyüdüm. büyüdüm, neşet ertaş dinledim. sevmeyi öğrendim, insanlığı öğrendim. insanların sevgisizliğini de öğrendim. cahit zarifoğlu'nun dediği gibi "artist milletizdir", çok güzel barış söylemleri yaparız sonra da sosyal mecralarda siyasi meselelerden birbirimizi yeriz. neden? benim gibi düşünmüyor diye. doğru ya, en doğruyu her zaman ben bilirim. ülkemizi temsil eden bir futbol takımı eğer ülke ligindeki düşmanımızsa yabancı takıma yenilince seviniriz hatta dalga geçeriz, ertesi gün de çok güzel milli birlik beraberlik söylemleri yaparız. çünkü artist milletiz.  osmanlı'ya bir kez baksak, ama öylesine değil. zenginliğine, ihtişâmına değil; kardeşliğine, hoşgörüsüne baksak anlarız belki yetmiş iki millet nasıl yüzlerce yıl bir arada yaşamış. başını secdeden kaldırmayan, elinden kalemi ağzından duayı düşürmeyen osmanlı padişahlarımızı bize harem kurmakta eline su dökülmeyecek beceride olan bir adam gibi izlettirdiklerinden biz de elimize kitap alıp onların asıl kişiliklerini okumaya zahmet etmedik.  uyumaya ve uyutulmaya da oldukça meraklı bir milletiz ne yazık ki. sorsan herkes okuyor; ama ne okuyor? mâneviyatı değil maddiyatı, dünü değil bugünü okuyor. sevgi ve merhamet üzre yaratılan âdemoğlu kardeşini katletmeyi, birbirinin hakkını yemeyi matah bir şey sanıyor. Allah bizi kardeşimize sahip çıkacak mıyız diye imtihan ediyor biz ise Yûsufları kuyuya atıyoruz. şimdi soruyorum kendimize; israiloğullarından ne farkımız kaldı? bir farkımız kalsın diye israiloğullarından, kardeşlerimize hem madden hem manen sahip çıkmak gerek, dualarda onları unutmamak gerek. şimdi bunları yazdım da ne oldu, kardeşlerimin elinden mi tutmuş oldum? belki hayır. ama onları da unutmamış oldum. her şeye, herkese yer ayırdığım gibi naçizane kalemimde onlar da olsun istedim. kardeşlik de olsun, sevgi de olsun istedim. nefret olmasın, ayrılık olmasın, kavga olmasın. bizi karanlıktan aydınlığa savaş değil barış ve kardeşlik çıkaracak. haydi bir kardeşlik türküsüne başlayalım yeniden, olmaz mı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder