14 Haziran 2013

Benim Gözümden "URFA"

Bu yazıyı sevgi ile okuyan sevgili okuyanlar, gözleriniz dert görmesin, Allah'ın selamı üzerinize olsun.
Yine Malatya'dan gün doğmadan düştük yollara. Bu kez istikamet  Er-Ruha yani bizim bildiğimiz adı ile Şanlıurfa. Hepimiz duymuşuzdur buraya "Peygamberler Şehri" dendiğini. Sadece isminde değil bu maneviyat, şehre girdiğiniz andan itibaren o ruhani havayı soluyorsunuz.


Gelin önce yol üzerindeki,Adıyaman-Urfa- arasındaki Atatürk Barajı'na uğrayalım.
Atatürk barajı bilindiği üzere Fırat Nehri üzerinde kurulu olan, Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük barajı olması ile önemli bir yere sahiptir. O kadardır ki İstanbul'un yıllık su ihtiyacını 5 günde sağlayabilecek seviyededir. Bu barajımız ayrıca şu an 400.000 kişiye iş imkanı sağlamaktadır.
Doğal güzelliği de göz doldurmaktadır. Buyrun bu güzelliğin tadını çıkarmayı size bırakalım :) 

ATATÜRK BARAJI

(Atatürk Barajı,1)

(Atatürk Barajı,2)

(Atatürk Barajı,3)

Atatürk barajının yapımı sırasında hayatını kaybeden işçiler için baraj seyir tesislerinde bir de şehitlik bulunuyor.
Biz de buradan hayatını kaybedenlere tekrar Allah'tan rahmet diliyoruz.

(Atatürk Barajı,4)

Atatürk Barajı'ndan çıkıyoruz ve Urfa Merkez'e doğru ilerliyoruz. Nisan ayı olmasına rağmen hava 35 derece. Urfa'ya gidenler bilirler Urfa'nın sıcağını. Beyaz giden kara döner kara giden zenci döner :) 

BALIKLIGÖL

Şanlıurfa'da ilk durağımız sizlerin de tahmin edeceği gibi her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan "Balıklıgöl".


Yukarıda gördüğünüz çarmıh, Balıklıgöl'ün yukarısındaki kalede bulunmaktadır. Hz. İbrahim(a.s.) 'ın ateşe atılması amacıyla Nemrut tarafından harlı alevlerin üzerine kurulmuştur. 
Hz. İbrahim (a.s.) devrin zalim hükümdarı Nemrut'a ve devrin insanlarının inandığı putlara karşı büyük bir mücadele vermiştir. Öyle ki insanların inandığı putları kırmış, tek tanrı inancını yaymaya çalışmıştır. Bu çabanın üzerine hükümdar Nemrut bugünkü kalenin bulunduğu tepeye büyük bir ateş yakılmasını ve İbrahim'in(a.s.) o ateşe atılmasını emretmiştir. İbrahim ateşe atılmıştır da ateş Allah'ın izniyile suya(Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri) odunlar ise Allah'ın izniyle balıklara dönüşmüştür. İbrahim (a.s.) bir gül bahçesinin içine düşmüştür. İşte İbrahim'İn düştüğü bu gül bahçesi Halil-ür Rahman gölüdür. 
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Allah-ü Teala şöyle buyurur:
“Eğer yapabilirseniz, onu (İbrâhîm A.S'ı) yakın! Ve ilâhlarınıza yardım edin.” dediler.
“Ey ateş! İbrâhîm (A.S)'a (karşı) soğuk ve selâmet (zararsız) ol.” dedik.

[ENBİYA SÛRESİ, 68-69] 



 (Balıklıgöl,1)

 (Balıklıgöl,2)

 (Balıklıgöl,3)

 (Balıklıgöl,4)

 (Balıklıgöl,5)


Hz. İbrahim(a.s.) ateşe atıldıktan hemen sonra Nemrut'un kızı Zeliha İbrahim'e inandığından kendisini ateşe atmıştır. Zeliha'nın düştüğü yerde de Ayn Zeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır. Üstelik halk arasında bu balıkları bilerek yiyen bir kişinin başına kötü bir şey geleceğine de inanılmaktadır.

(Ayn Zeliha Gölü,1)


(Mevlid-i Halil Camii,1)

Mevlid-i Halil Camii içerisinde bulunan mağarada Hz. İbrahim(a.s.)'ın doğduğuna inanılmaktadır.
Ziyaretçiler burada dua edip, mağara içerisinde bulunan suyu şifalı kabul etmekte ve içmektedirler.


(Hz. İbrahim'in Doğduğu Mağara,1)

(Hz. İbrahim'in Doğduğu Mağara,2)

(Mevlid-i Halil Camii,2)


(Bediüzzaman Makamı,1)

Bilindiği üzere Risale-i Nur yazarı Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Şanlıurfa'da 23 Mart 1960'da vefat etmiştir. Vefat ettikten hemen sonra buradaki Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedilmişdir. Ancak kısa bir süre sonra naaşı buradan alınıp meçhul bir yere defnedilmiştir.
İsmine yaptırılan çeşmede ziyaretçiler su içip, Üstad için Allah'a dua etmektedirler.

(Bediüzzaman Makamı,2)



(Bediüzzaman Makamı,3)

(Mevlid-i Halil Camii,3)

(Mevlid-i Halil Camii,4)

(Mevlid-i Halil Camii,5)

(Mevlid-i Halil Camii,6)



(Mevlid-i Halil Camii,7)



HZ. EYYUB(a.s.) MAKAMI

Bu mübarek yerleri ziyaret ettikten sonra Urfa'nın küçük tarihi çarşısını da geziyoruz ve bir diğer mübarek makam olan Hz. Eyyub'un çile makamına geçiyoruz.

Hz. Eyyub İslâmi kaynaklara göre Harran(Şanlıurfa) bölgesinde yaşamış, çok zengin bir insan idi ve Allah tarafından kendi toplumuna Peygamber olarak gönderilmiştir. Kendisine 7 kişi iman etmiş ve 140 sene yaşamıştır. Allah-u Teala Eyyub Peygamberi sabır makamına ulaşmak ile ödüllendirmiş ve Onu bir çok hastalık ve dert ile sınamıştır. Önce elinden bütün malı mülkü gitmiştir; ama o her şeye rağmen Allah'a sığınmış, hiçbir şekilde dert yanmamış ve hep sabretmiştir. 

(Hz. Eyyub Makamı,1)

Daha sonra Allah Eyyub(a.s.) 'a bir hastalık vermiş, gittikçe ilerleyen bu hastalık nedeniyle Hz. Eyyub'un bedeninde çıbanlar çıkmıştır. Kimse korkudan yanına yaklaşamaz olmuş, ona sadece eşi Rahîme Hâtun bakmıştır. Eyyub Peygamber bu hastalık boyunca hep sabretmiş bir kez bile isyan etmemiştir. Hastalık çok ilerleyince Peygamberlik vazifesini ve ibadetlerini yerine getirememeye başlayınca Allah'a dua etmiş, şifa istemiştir.İşte Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetin ışığında Hz. Eyyub'un duası:

Eyyûb'u da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti. (Enbiya, 83)

(Hz. Eyyub Makamı,2)

Kur'an-ı Kerim'de Hz. Eyyub ile ilgili geçen diğer Ayet-i Kerimeler:

  • Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti. (Sad, 41)
  • Biz de ona, "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su" dedik. (Sad, 42)
  • Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. (Sad, 43)
  • Şöyle dedik: "Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma." Gerçekten biz Eyyûb'u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah'a çok yönelen bir kimse idi. (Sad, 44)

(Hz. Eyyub Makamı,3)

İşte bu emirler üzerine Eyyub aleyhisselam ayağını yere vurmuş ve yerden çıkan su ile gusl edince sıhhatine kavuşmuştur.
Günümüzde işte bu kuyudan çıkan sudan insanlarda içmekte ve Eyyub(a.s.)'ın adı ile Allah'tan şifa istemekteler.
(Hz. Eyyub Makamı,4)


(Hz. Eyyub Makamı,5)

Burası Hz. Eyyub(a.s.) 'ın çile çektiği mağaradan bir görüntü. Ziyaretçiler buraya gelip Eyyub'un sabrından ve şifasından istemektedirler Allah'a ettikleri dua ile.

(Hz. Eyyub Makamı,6)

Bizler de Allah'ın adı ile sabrın öncüsü sayılan Eyyub(a.s.)'ın yüzü suyu hürmetine Allah'a dua ile niyazda bulunuyoruz. Tüm insanlık adına ruhani ve bedeni hastalıklar için şifa diliyoruz.
Rabbim şifa bekleyenlere Şafi sıfatı ile tecellide bulunsun inşaallah...


Urfa'da da Mardin gibi Türk'ü Kürt'ü Arap'ı Süryani'si birlikte yaşıyor. 
Hanımların ve beylerin geleneksel kıyafetleri görülmeye değer. Fotoğraflamaya pek izin vermiyorlar ne yazık ki; ama öğrendiğimize göre her elbisenin bir mânâsı var. Örneğin aynı evin gelinleri aynı kıyafeti giyerek dışarı çıkıyor. Böylece gelinler ve kızlar arasındaki farkı ortaya koyuyorlar. 



Allah kelâmı kokan bu şehirden ayrılmak bu şehre kavuşmak kadar sevinçli olmuyor. Buraları gören bir daha görmek istiyor çünkü o ruhani hava insanı kendine her defasında biraz daha hayran bırakıyor.
Yolcu yolunda gerek diyerek düşüyoruz yollara. Allah bir daha buralara getirmeyi nasip eder mi bilinmez; ama buraları ve buralarda yaşayan Zâtları bizlere unutturmasın inşaallah.

selam ve dua ile

Fotoğraflar ve Yazı: Özge Özkan


1 yorum: