22 Nisan 2013

Benim Gözümden "Mardin"

Malatya'ya girince imsak vakti, daha sökmeden şafak düştük yollara Mardin'e doğru.
Doğu Anadolu o kadar güzeldir, o kadar merhametlidir ki siz bir yere gitmeye niyet ediverin yeter. O açar size yolları Allah'ın izniyle.
Malatya ile Mardin arasında iki güzel şehir selamlıyor bizi. Önce Elazığ sonra Diyarbakır.
Diyarbakır'ın yollarında klasik Anadolu manzaraları gözlerimize sunuluyor. Tren yolları, köprüler... 
İşte bu aşağıda gördüğünüz köprü de Diyarbakır'ın Ergani ilçesinden.



Diyarbakır'a içine girmeden kenardan bir "Merhaba" diyoruz. Başka bir sefere içine de girmek oranın emsalsiz tarihini görmek dileğiyle...

Ve Mardin görünüyor ufukta. 
Bir tepenin başında oturmuş bir kartal misali pençelerini tarihin omzuna yaslamış bize bakıyor nazlı nazlı.
Yeni Mardin diğer şehirlerimizden pek farklı değil. Asıl bizi bekleyen yer Eski Mardin. Yeni Mardin'i şöyle bir izledikten sonra Eski Mardin'e doğru tırmanışa geçiyoruz.


Mor dağların sarı çiçekleri Suriye sınırına doğru yükselmiş bir güzellikle karşılıyor bizi Eski Mardin'de.
Gece görmek nasip olmadı ama yukarıdaki resmin ilerisi Mardin'in Nusaybin ilçesi. Sınıra sıfır noktası.
Mardinli ağabeylerin söylediğine göre gece sınır ışıklandırılıyor ve güzel bir görsellik oluşuyormuş.



İlk durağımız Cihangirbey Zaviyesi oluyor. Zaviye görülmeye değer olmakla birlikte bahçesinde satılan el sanatları görülmeye değer. Mardinli hanımlar ve çocuklar kendi elleriyle sattıkları kolyeleri, bileklikleri ve Mardin'e özgü el sanatlarını sergiliyorlar.


Bir sonraki durağımız da Şeyh Çabuk Camii. Bu caminin en büyük özelliği içerinde Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) postası, sahabelerden Abdullah bin Enes'in edebî uykusunda konakladığı yer olması.
Asr-ı Saadet'in kokusunu Mardin'de almak isteyenlere kucak açıyor bu Cami-i Şerif.



Mardin'in filmlerde ve dizilerde de gördüğümüz ve kendine hayran bırakan sokaklarındayız şimdi de.
Mardin çocuklarının koşa koşa sevinçle indiği merdivenler buraların vazgeçilmezi.
Mardin sokakları adeta bir merdiven diyarı.



Üst üste sıralanmış Mardin evlerinin çoğu halen yerleşime açık. Bir tarih üzerinde yaşayan kent sakinleri evlerin bazılarını restore ederken bazılarını da aynen eski haliyle kullanmaya devam ediyor. 
Bir evin terası diğer evin zeminin/balkonunu oluşturuyor.



Süryani Kadim Kırklar Kilisesi'ne doğru yola çıkıyoruz. 
Bu kilise faal bir halde. 
Nitekim Eski Mardin halkının çoğu Süryani ve bu kilise gibi birçok kilisede günlük ve haftalık ibadetlerini gerçekleştiriyorlar.


Mardin'deki Süryani halk geçimini telkari sanatıyla ve şarap satımıyla sağlıyorlar. Birbirinden telkari sanatıyla süslenmiş kolye ve yüzükler sizi Mardin sokaklarında bekliyor. 





Mardin Abdullatif Camiindeyiz. Bu Camii Şerif'in mimarisi ayrı bir güzellikte. Minaresinden tutun da kubbesine kadar ince bir mimarlık eseri olduğu aşikar.





Eski Mardin'in Kapalı Çarşı'sında gezerken aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Bakırcısından oymacısına, ayakkabıcısından el işleri satıcısına kadar her şey mevcut bu çarşıda. 
Benim dikkatimi çeken asıl şey ise bu çarşıda ekmeklerin taze taze kızartılıp satılması. Ekmek fırınından ekmekler çıkıyor, dilimleniyor ve kızartılıp halka sunuluyor.


Mardin birden fazla medeniyetin beşiği gibi. Burada Türkçe konuşanı da var Kürtçe konuşanı da var Arapça ve Süryanice bile var. Üstelik halk karşılaşma esnasında birbiriyle genelde Arapça ve Süryanice konuşuyor.
Mardin'de yaşayanların çoğu Türkçe'nin yanında bu dilleri de biliyor. Tamamen bilmese bile anlayabiliyor.


Çok gezdik, yorulduk diyorsanız Atilla Çay Parkı, Hatuniye (Sıtti Radviye) Camii Ve Medresesi'nin hemen üzerine kurulmuş bir park. Eşsiz Mardin Tarihine bakarken soluklanmak ve sıcak bir çay içmek için ideal bir mekan.



Hatuniye (Sıtti Radviye) Camii Ve Medresesi'nin mimarisi de oldukça ilginç ve göz kamaştırıcı.



Yeni Mardin'e Eski Mardin'den bakıyoruz. 




Sokaklarda merdivenlerden inerken bir tarihin etkisinden kurtulamadan hemen başka bir tarihi güzellik karşılıyor bizi. 



Sıttı Haruniye Medresesini gezerken Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) mübarek ayak izini de ziyaret ediyoruz. 
Ayaklarının bastığı toprağın tozuna canların fedâ olduğu Gül Nebi'ye sonsuz selâm olsun...


Tarihi merdivenlerden aşağıya inince gözlerimizin önüne başka bir tarih seriliyor. Az önce sokaklarında yürüdüğümüz Eski Mardin şimdi bir tablo gibi yükseliyor gözümüzde. 





Mardin Ulu Camii'ndeyiz. Burası Mardin'in en güzel camiilerinden. Kendisine ait bir terası var ve bu terastan hem Mardin'i hem de Ulu Camii'ni kuş bakışı seyredebiliyoruz.



Ulu Camii'nde Paygamber Efendimiz'in(s.a.v.) Mübarek Sakal-ı Şerif'ine ait bir bölüm var ve burada Sakal-ı Şerif zaman zaman Cemaate sergileniyor.


Bir günün nasıl geçtiğini anlamadan Mardin'e veda vaktimiz geliyor. Bu şehirde kendisine âşık eden bir şeyler var ve bu ziyaretçiyi bir daha gelme isteğiyle baş başa bırakıyor.
Biz de bir daha gelip daha uzun kalma niyetiyle bu tarih şehriyle şimdilik vedalaşıyoruz.


Mardin'den yola çıkıp Diyarbakır istikametinde ilerlerken bu güzel gün batımı bizi kendine hayran bırakıyor ve Diyarbakır güneşle birlikte bizi de uğurluyor...


20.04.2013
MARDİN

Fotoğraflar: Özge Özkan



2 yorum:

  1. Bravo Özge!, çok güzel bir gezi yazısı olmuş. Tam bir Mardin rehberi... Fotoğraflar da çok başarılı. Tebrik ederim. Epeydir biz de Mardin'i görmek istiyorduk; şimdi iyice imrendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Hakan Abi, senin beğenin beni onurlandırdı...
      Umarım gider görürsünüz, sizin için mükemmel bir tarih yuvası!

      Sil